ÇOCUKLUK ANILARI GÜZELDİR
Çocukluk anıları ne güzeldir lan insanın..Herkesin öyle mi bilmem ama benimki öyle..En azından dönem olarak ki yaşıtlarımın da öyle olduğunu düşünüyorum..Her şeyde her yerde onlar vardır.Her tarafta.İstediğin kadar büyü onlar hep orada durur.Yanı başında.Ne anlatmakla biter ne de unutabilirsin.Hep hatırında en taze haliyle kalır.Hafızanı yitirsen onlara bir şey olmaz..Olmasında zaten.En güzel anılardır onlar.En eşsiz.En yeri doldurulamazından.Mahalle kültürü olanının,en jantidir en afillidir anıları.Mahalle de doğmamış büyümemişsen eğer bilemezsin o duyguyu.Anlayamazsın anlatılsa da.Damlarda uçurulan uçurtmaları anlatsam şimdi anlar mısın? Uçurulan aynı zamanda beslenen de güvercinleri.Çardak altında uyumaları.Damdan dama seslenerek yapılan arkadaş konuşmalarını.Sonra diğer damdan gelen ''sessiz olun uyuyoruz şurada''diye bağıran sesle kesilmek zorunda kalmasını.Gün içi yenilen kısırları.Avluda çıplak ayak çocukluğumuzla yaşıt dut ağacının dibinde oturmayı.Akşamları içilen çayları,edilen sohbetleri.Oynanan okeyleri.Sokakta yakan top oynardık mesela onu bilmezsiniz siz.İp atlardık.Bazı pazarlar doluşur bir pkabın arkasına kilim,top,ip,mangal ne varsa alır yanımıza pikniğe giderdik.Gelir o yorgunlukla sonra düşer sızardık evde.
Öyle yoktu bizim zamanımızda pahalı oyuncaklar.O oyuncaklara sahip olan çocuklar etrafımızda.Mahalle de büyüdük biz.Dedim ya! Mahalle kültürü farklıdır.Bizim oyunumuzda oyuncağımız da sokaklardı.Televizyonlar pek yoktu o zamanlar her evde.Olanlar da nadirdi.Televizyonu olmayanlar olanların evine gider seyrederdi.Trt1,Trt2 bir de Trt3 vardı o zamanlar sadece.Gece 12 den sonra istiklal marşı okunur kapanırdı onlarda.Oynatılan programların hepsi bizce birbirinden güzeldi.Mesela kel{kafasının sadece yanında saçları olan} iri gözlüklü bir adamın sunduğu ''bir başka gece'' adlı bir eğlence programı vardı ki muazzam.Sonra Trt3 de ''mavi ay.Topesto,medisın.''Sonra ''Kalabalık ve mutlu'' diye aile bağlarını ve kardeşlik duygusunu oldukça güzel anlatarak insanlara geçirebilen harikulade bir dizi.Sonra Manuella,Rozalinda,Hayat ağacı,Yalan rüzgarı gibi entrika ve ihtiras duyguları içeren diziler çıkarak o günlerden bugünlerin sinyalini vermeye başladı.Ama güzeller devam etti tabi.Mesela Alf vardı.Uçan kaz nell.Şeker kız kendy,şirinler,sevimli kahramanlar.tom ve jerry.Susam sokağı.Edi,büdü.Kurabiye canavarı,minik kuş.Evimiz HOLLOWOOD da dinamik bir geçlik dizisiydi. Ha bir de bekçiler vardı sahi.Gece 12 den sonra ışıkları yanık evlerin önünde düdüklerini çalarlar bir de mahallelerin huzurunu sağlarlardı.Hayal meyal de olsa hatırlıyorum böyle şeyler. Bir keresinde annem işten döndüğünde eve girecekken bizi komşunun penceresinden içeri bakarken görmüş ''hayırdır çocuklar'' deyip sormuş.Biz de anlatmışız.Çocuk aklı işte.Anne içeride bir kutu kutunun içinde de küçük,küçük insanlar var o ne deyince ,annem anlamış televizyonu sorduğumuzu ve bize ertesi gün gidip hemen bir televizyon almış.Öyle anlatır ablam hep.Hatırlamam ben ama,canlandırırım kafamda.Güzelmiş be o anılar.Eşsizmiş de.Şimdi ki çocuklar mı şanslı? yoksa biz mi şanslıydık bilemiyorum ama; şunu kesin söyleyebilirim ki şımarık çocuklar değildik.Yetinmesini bilir yitirmemeye özen gösterirdik.
Mesela bakın size bir çocukluk anımı anlatayım; Tren hattının yanında ahşaptan çatılı büyük,yaşlı,eski,önünde birbirinden göz alıcı olduğunu düşündüğümüz gözlerimizi kamaştıran bisikletlerin olduğu bir ev ve onlara bizi on dakikası yirmi beş kuruşa bindiren oldukça yaşlı bir amca vardı bisikletlerin sahibi olan...Ben, ağabeyim bir de ağabeyimin arkadaşı Serkan vardı.Üçümüz büyük bir heyecan ve sabırsızlıkla biriktirdiğimiz bozukluklarımızla o evin yolunu tutardık ve o yol bir türlü bitmek bilmezdi.Vardığımızda ise dünyalar bizim olurdu.Gözlerimizi o kulübeden evin önünde itinayla dizilmiş itinasız üç tekerli bisikletlerden alamazdık.Yirmi beşer kuruşumuzu verip bindiğimiz bisikletle almaya başladığımız yol daha binmeden hiç bitmesin isterdik.Uzasın gitsin.Dağları tepeleri aşsın,aşsın da yollar uzasın o bisikletleri bizden hiç almasınlar,alamasınlar.Sürmeye başladığımızda üçümüz yolun farklı yerlerinden rüzgara karşı ,zamana karşı yarışır gibi var gücümüzle yarışarak sürerdik bisikletleri.Yüzümüzde mutlu bir gülümseme kalbimiz yerinden çıkacakmış gibi olurdu.Acıkmaz,susamaz o ana saplanır kalırdık.Allah'ım hiç bitmesin diye dualar ederdik.Biz bunları içimizden geçirene kadar yarıladığımız yolu çoktan bitirmiş olurduk.Ve bisikletleri sahibi olan beli hafif kambur omuzları öne düşük başı yere eğik amcaya teslim ederken ''hadi çocuklar bir tur daha atın'' demesini bekler gibi sanki,ağzının içine bakardık.Ve bir sonra ki geleceğimiz ,o üç tekerli itinasız dizili itinasız bisikletlerin üzerinde fırtına gibi yeniden rüzgarı yararak var gücümüzle uçacağımız günün hayalini kurar ve dünyanın en güzel gülümsemesi yüzümüzde evimizin yolunu tutardık.O bizim için paha biçilemez bir şeydi ve..,biz ufacık şeylerle dünyalar kadar mutlu olmasını bilen çocuklardık.. Nerede şimdi ki çocukluk nerede bizim çocukluğumuz.Baksanıza bir bisiklet anısına destan yazmış çocukla şimdi ki tablet ve cep telefonu oyunlarına sığdırılmış yalandan dünyalara hapsolunan çocuk bir olabilir mi?
Bu gece bana,beni bunları yazdırmaya itip ilham veren beni özlediğim çocukluğuma yeniden döndürüp ölümsüzleştirmek adına bir kısmını da olsa kaleme aldıran ve aslında açtığı TRT müzikle evin içinde nostalji rüzgarları estirerek beni o günlere götürüp,o günleri bugüne taşıyıp yansıtmamı sağlayan Nurten teyzeme sonsuz teşekkür ediyor ellerinden öpüyorum..Sen ve senin gibiler hep olsun hayatımızda ki bize bizi hatırlatsın..

Yorumlar
Yorum Gönder